Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) Din İşleri Yüksek Kurulu,Covid-19 teşhisi konulmuş olup,doktoru tarafından oruç tutması sakıncalı görülenler ,oruç tuttuğu takdirde hastalığı,daha ağır geçireceği doktorlarca belirtilenlerin daha sonra kaza etmek üzere Ramazan ayında oruç tutmayabileceklerini bildirdi.
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan yapılan yazılı açıklamada, Covid-19 salgını nedeniyle Ramazan ayı ve oruç ibadetiyle ilgili vatandaşlardan gelen sorular üzerine, kimlerin oruç tutup kimlerin tutamayacağına dair açıklama yapılmasına gerek duyulduğu ifade edildi. Ramazan ayında sağlıklı olan her müminin oruç tutmasının farz kılındığını hatırlatan Kurul, “Bu ibadetin topyekûn ertelenmesi mümkün değildir. Alan uzmanlarından alınan bilgilere göre sağlıklı bireylerin oruç tutmaları, hastalığın yayılması bakımından özel bir risk oluşturmamaktadır. Ayrıca oruç tutmanın bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğine dair kanıta dayalı tıbbi bir tespit bulunmazken aksine oruç tutmanın bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkiler meydana getirdiğine ilişkin bilimsel yayınlar mevcuttur” denildi.
KİMLER ORUÇ TUTMAYABİLİR?
İslam dininin, emir ve yasakların ifasında kişileri güçleri nispetinde sorumlu tuttuğuna, güçlerini aşan veya sıkıntıya yol açan durumlarda kolaylaştırıcı hükümler koyduğuna dikkat çekilirken, bu genel ilke uyarınca farz olan Ramazan orucunun, belli şartlara bağlı olarak kazaya bırakma konusunda bazı ruhsatlar tanındığı vurgulandı. Kur’an-ı Kerim’de Ramazan orucunu tutmamayı mubah kılan temel mazeretlerden biri olan hastalık halinde, orucun daha sonra kaza edilmesine izin verildiğine işaret edilerek, “Covid-19 teşhisi konulmuş olup doktoru tarafından oruç tutması sakıncalı görülenler, oruç tuttuğu takdirde hastalığı daha ağır geçireceği doktorlarca belirtilenler, oruç tutamayacak derecede yaşlı olanlar, oruç tutmaya engel kronik hastalığı bulunanlar, oruç tutmaları hâlinde hem sağlıklarının bozulmasından hem de sağlık hizmetlerinin aksamasından endişe eden sağlık çalışanları, hamile veya emziren kadınlar, ağır ve meşakkatli işlerde çalışıp sağlıklarının bozulacağından endişe edenler, mazeretleri devam ettiği sürece daha sonra kaza etmek üzere oruç tutmayabilirler” ifadeleri kullanıldı.
‘AKRABA, KOMŞU, DOSTLARLA İFTAR YOK’
Sağlık durumları hiçbir şekilde kaza oruçlarını tutmaya el vermeyenlerin tutamadıkları her bir gün için fakirlere bir oruç fidyesi ödemeleri gerektiği kaydedilerek, “Dini vecibelerin yerine getirilmesinde müminlerin, ihlas ve samimiyetle Allah’a kulluk bilincini kaybetmeden doktorlarla istişare ederek bu kararı vermeleri ve keyfi değerlendirmelerden kaçınmaları gerekir. Salgın devam ettiği müddetçe sosyal izolasyon kuralı çerçevesinde başkalarıyla temastan kaçınmalı, bu doğrultuda akraba, komşu ve dostlarla beraber iftar yemekleri düzenlemekten kesinlikle uzak durulmalıdır” denildi.
Halkın, toplum sağlığını korumakla görevli yetkililerin koyduğu kurallara uymaları, kendilerinin ve başkalarının hayatını tehlikeye atabilecek tutum ve davranışlardan uzak durmaları medeni bir sorumluluk olduğu gibi dini bir vecibe olduğunun da altı çizilirken, “Yaşadığımız bu zor süreçte ortaya çıkabilecek yeni sıkıntıları da göz önünde bulundurarak ihtiyaç sahibi kardeşlerimize bağışlarımızı ulaştırmak ve yardımlaşmak, infak ayı olan Ramazan’ı hakkıyla idrak etmeye ve paylaşma bilincimizi canlı tutmaya hizmet edecektir” denildi.
TERAVİH NAMAZLARI EVDE
Kurul kararında teravih namazları ile ilgili de “Camilerden uzak kalmamızın hüznünü yaşadığımız şu günlerde, teravih namazlarımızı, mukabelelerimizi evimizde ifa etmek, dualarımızı ve istiğfarlarımızı hep birlikte hanemizden Rabbimize yöneltmek, Ramazan ayının maneviyatından azami derecede istifade etmeye vesile olacaktır. İdrak edeceğimiz Ramazan ayının, bu salgın hastalıktan bir an önce kurtuluşumuza vesile olmasını; milletimize, ümmet-i Muhammed’e ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederiz” ifadelerine yer verildi.