Kıssadan hisse yaz serisinde kaleme aldığım yeni yazım ile yine sizlerleyim. Dünyada ve ülkemizde yaşanan salgın hayatlarımıza kısıtlama getirse de , hayat beklemez ve hızla akmaya da devam etmektedir. Bu dönemde pek çoğumuzun, yorgunlukları, kayıpları olduğu gibi kazançlarıda elbette olmaktadır. Hiç farkettiniz mi? Bir tarafa veda ederken, diğer tarafa hoşgeldin diyoruz. Tıpkı mevsimler gibi. Hazan mevsimine geçiş ve yaşadığımız Eylül ayının ilk günleri ile birlikte, bir yanımız yaprak dökse de , diğer yanımız umutların yeşereceği gelecek baharları sevgiyle selamlıyor. Eğitim ve öğretim yılı okullarımızda yüz yüze eğitim ile yeni dönemine başladı. Bu durum pek çok ailede tatlı bir telaşa ve salgından kaynaklı endişeye sebebiyet verse de, yüz yüze eğitimin faydası çocuklarımız için elbette tartışılamaz. Her konuda olduğu gibi bu durumda da tedbir önceliğimiz olmalıdır. Yaz aylarındaki kavurucu sıcakların , tatlı bir serinliğe bıraktığı bu günlerde, bende kendime nazik davranarak , hatta torpil geçerek salgından dolayı ara verdiğim sağlık kontrollerim ve bakımlarımı yaptırmaya karar verdim. Sakın sağlığınızı ihmal etmeyiniz ve kontrollerinize mutlaka gidiniz. İster kadın olsun, isterse erkek bir insanın bakımlı olması her şeyden önce kendisine duyduğu saygıyı gösterir. On yılı aşkın bir süredir Antalya’da kaldığım yaz aylarında hiç bir zaman vazgeçmediğim ve güven duyduğum, kuaförüm Caka’ya sağlık kontrollerim sonrasında ertelediğim bakımlarımı yaptırmak üzere gittim. Tarık bey işinde başarılı, donanımlı bir saç üstadı. Girişte ki güleryüz, kontrol , hijyen kuralları, hizmet , ustalık beni ziyadesiyle çok mutlu etti. Müşterileri ile kocaman bir aile olmayı sevgi ve saygı çerçevesinde başarmışlar. Böylesine sevgi dolu bir aile ortamı yarattıkları için işin mimarı Tarık beyi ve Caka ailesine dahil ettiği harika ekibini yürekten kutluyorum. Bu arada gün boyunca bende ana , baba kucağından , koca ocağına giden dört gelinin mutluluğunu tanıklık etme şerefine nail oldum. Ana, baba kucağından söylemini neden yazdım biliyor musunuz?
Çünkü; evlatlarımız ne kadar yetişkin olurlarsa, olsunlar bizler için büyütmeye korktuğumuz , kıyamadığımız bebeklerimizdir. Uzun zamandır böyle güzellikleri görerek yaşamayı öyle özlemişim ki, inanın çok keyif aldım . Gelenek ve göreneklerimizin modernize edilmiş haline hayran kaldım. İlk gözüme çarpan , herkesten önce hazırlanmış maşa yapılmış siyah uzun saçları , sarı kabarık tülden etekli düğün kıyafeti ile tontiş bıcırık güzel bir kız çocuğu oldu. Biraz sıkılmış yüz ifadesiyle benim işim tamam hadi gidelim edasıyla annesinin eteğini çekiştirerek dolanıp durdu. Video ve fotoğraf çekimi yapan bir ekip salonda her anı ölümsüzleştirmek için geline ve yanında bulunan arkadaşlarına eşlik etti . Gelin hanımın kız arkadaşları , bir gün önceden kalma bekarlığa veda partisi kimonolarıyla fonda çalan Tarkan’ın söylediği oynama şıkıdım, şıkıdım şarkısıyla , şarkı sözünün içinde her ne kadar oynama sözü geçse de neşe içinde şıkıdım , şıkıdım oynadılar. Oynayacaklar tabi ki. Bu gün onların yeni hayatlarına kucakladıkları gün.Yeni yaşamlarına, hayallerine doğru yolculuğun aile olma yolunda hareket ettikleri ilk istasyon . Hayatlarında yaşadıkları mutluluğun en afilisi. Bir anne – baba için evlatlarını büyütüp , okutup evlenecek çağa getirmesi ne büyük bir mutluluktur. Hangi anne – baba evladının gözünüzden akan tek damla gözyaşına dayanabilir ki? Daima onları mutlu görmek , onların mutluluklarıyla mutlu olmak her anne ve babanın en büyük arzusu değil midir? Evlilikten korkan pek çok insan olmasına karşın, evlilik, ben diye düşünmeyi bırakıp biz olarak hayata bakabilmeye karar vermek, hayatı paylaşmaktır. Evlenen her çift hiç şüphesiz ki ayrılmak için değil , mutlu olmak için evliliğe evet demiştir.
Mevlana ne güzel söyler;
“İyi bir evlilik iki şeye bağlıdır: Birincisi, doğru insanı bulmaya; ikincisi, doğru insan olmaya”.
Doğru insan bulmak ve doğru insan olmak . Bu güzellikleri yakalamak günümüzde zor olsa da , hayatı paylaşmak , bir ömrü birlikte yaşamak her babayiğidin harcı değildir. Evliklik; Sevgi, saygı, dürüstlük , fedakarlık, sadakat , merhamet, emek, şefkat ister. Bunlar yapılabiliyorsa o evlilik mutlu, huzurlu, uzun ömürlü olacaktır.
Hz. Mevlana’nın eşi bir gün Mevlana’ya şu soruyu sorar;
Bu kadar aşıksın Mevlaya şükürler olsun bu aşkı yaşayıp… yaşatana… Peki bana ne kadar aşıksın der;
Mevlana hanımına şöyle der;
“Sen benim; Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevişim, Bir adım gelene on adım gidişimsin.Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin Sen benim; yalandan ve sahteden kaçışım, Riyadan bıkışım, gerçeği arayışımsın Ve nihayet doğrunun tadına varışımsın.”
Her şeyin özünde koşulsuz sevginin varolduğu gerçeğini görmezden gelmemiz mümkün mü?
Caka kuaförde hiç bir kuaför salonunda görmediğim bir şey dikkatimi çekti . Anı defteri . Kapağı süslü kalemi tüylü çok şık tasarlanmış bir anı defteri. Yeni hayatını selamlayan her gelin yüreğinde geçenleri o deftere yazıyor. Hayran kalmamak mümkün değil , Belki yıllar sonra kendi çocuğu büyüdüğünde o satırları okuyabilir ve duygulanabilir.
İnsan nedir ki?
Zaten anılarının toplamı değil midir? Vakti geldiğinde, gelecek zamanlarda geçmiş zamanlardan sevgiyle söz etmek için , güzel anılar biriktirmeye değmez mi?
Kaybolmaya yüz tutmuş gelenek ve göreneklerimizle renklenen günüme ve sağlıkla nefes aldığım her günüme şükürler olsun. Hayatın her saniyesi çok özel ,çok güzel ve çok kıymetli. Şimdi gelen her yeni güne sevgiyle sarılmak , geçmişle hesabı kesip , geleceğe kapı açmanın tam zamanıdır.
Güzeller güzeli dört gelin kızımıza eşleriyle birlikte ömür boyu mutluluklar diler, Caka ailesine tüm kalbimle teşekkür ederim.
Sağlıkla ve sevgiyle kalın efendim .
Kadriye CİRİTCİ Yazar